Tahsil Edilemeyen Çek ve Senetler Gelirden İndirilebilir Mi?
Alacaklarınızı oluşturan faturalar, çek ve senetler zaman zaman tahsil edilememektedir.
Tahsil edilemeyen bu alacakların belli şartlarda gelirden düşülebileceğini biliyor musunuz?
Vergi Usul Kanunu’nun 323. Maddesine göre ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
- Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar,
- Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılır.
Şüpheli alacak olarak sayılan bu kalemlerin normal alacaklar arasından çıkarılarak gelirden indirilmesi mümkündür.
Dikkat edilmesi gereken husus ise madde hükmünde sayılan hususların şüpheli alacak olarak kabul edilebilmesi için dava veya icra safhasının yeterli olmamasıdır. Zira; dava ve icra için şekli bir başvuru yeterli olmayıp bu sürecin iyi niyetli bir şekilde devam ettirilmesi gerekmektedir. Alacak için borç ödemeden aciz vesikası alınarak kapatılması gerekmektedir. Örneğin; bir kambiyo senedinin icra takibine geçilerek ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmesi yeterli olmayıp borcun tahsili için haciz işleminin de yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde bu alacak şüpheli alacak olarak kabul edilemez.
HAFTANIN KARARI
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2015/23616 Esas – 2015/23616 Karar
“İşçiyle yapılan sözleşmede en az iki yıl çalışma şartı geçerlidir. Sözleşmenin bu hükmüne aykırı hareket eden işçi cezai şartı ödemekle yükümlüdür.”
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede tarafların iş akdini geçerli ve haklı bir neden olmadan 2 yıl dolmadan feshi halinde ödeyecekleri cezai şart düzenlenmiş olup, belirli bir çalışma/çalıştırma taahhüdünü içeren ve her iki tarafa da aynı yükümlülüğü yükleyen bu cezai şart geçerlidir.
Davalı işçinin iş akdini 2 yıllık çalışma taahhüdü dolmadan, haklı bir neden olmadan feshettiği anlaşıldığından cezai şarta hükmedilmelidir.
HAFTANIN DEYİMİ
“Çadırını başına yıkmak”
Osmanlı hükümdarları, sefer esasında hareketlerinden ve hizmetlerinden hoşnut olmadıkları vezirlerini azletmek için kaldıkları çadırın direklerini söktürüp başlarına yıktırırlarmış. Bu hareket iktidardan düşme manâsına eski Türk geleneklerinde mevcut olup Orta Asya’dan itibaren uygulanmıştır. Fatih’in Karaman seferi sırasında Mahmud Paşa’nın; Yavuz’un da çaldıran dönüşünde Hersekzade Ahmed Paşa ile Dukaginoğlu Ahmed Paşa’nın çadırlarını başlarına yıktırdıkları meşhurdur.